“...´Kahraman´, Tek Değil, İki Kişiydi” / 10 Ağustos 2005
.jpg)
( Tesbit/ 5 ``... önce galiba `inkılap tarihcileri` mizin, ciddi bir ihmâlini tesbit etmek lâzım: hemen hepsi ve daima, `Anadolu Harekâtı` nı, tek yanlı ve tek yönlü olarak anlatırlar: Mustafa Kemal Paşa, İstanbul `da kurtuluş imkânlarını araştırdıktan sonra, eline geçen ilk fırsatı kullanarak, Samsun `a müteveccihen hareket eder; 19 Mayıs 1919 `da oraya varır.
Oysa, daha Erzincan `da ( 1957 mi?) `Kurtlar Sofrası` üzerinde çalışırken, bir nokta dikkatimi çekmişti: operasyon, bir kere tek yanlı ve yönlü değildir , ayrıca örgütlenmesinde en cansiperane çalışan bir başka kişi, meşhur `Hamidiye Kahramanı` Rauf bey `dir ( Orbay ); yayımlanan `hatıralar` da ve `araştırmalar` da onun izini sürdükçe, açıkça görülüyordu ki, -hele Samsun `a hareketin yakınlaştığı günlerde- Mustafa Kemal Paşa `nın evine mekik dokuyan, odur; dahası, Gâzi `nin yola çıkacağı sabah, Galata Rıhtımı `na ondan evvel, `uğurlamak üzere` o gelmiş; hatta `İngilizler`in Bandırma gemisinin, basılabileceği` ihbârını yapmıştır.
Bu kadarla kalsa, iyi!``)
`Enver aleyhtarı` iki kahraman!..
( Tesbit/ 6. ``... `Hamidiye Kahramanı` Rauf Bey (Orbay), Paşa `yı uğurladıktan sonra, onun Samsun `a selâmetle çıktığına dair telgrafını alıncaya kadar, ne heyecanlar çektiğini anlatıyor; neden mi, `operasyon` tek yönlü değil, iki yönlü tasarlanmıştır da, ondan: Kuzey`den Mustafa Kemal Paşa, Samsun`dan itibâren, Doğu`ya yönelir, durumu tesbit ve teftiş ederken; Batı`dan Rauf Bey (Orbay) Bandırma üzerinden (Ege) işgal bölgesine hareket edip, Afyon`a kadar durumu tesbit ve teftiş edecektir. Öyle de yapılmıştır: Rauf Bey, Gâzi `den Samsun `a vardığını bildiren telgrafı aldıktan, bir ya da iki gün sonra, Bandırma `ya hareket eder. Başka türlü söylersek, Osmanlı Erkân-ı Harbiye-i Şahânesi, Yunanistan `a karşı örgütlenecek Kurtuluş Savaşı için, I. Dünya Savaşı `nın Enver aleyhtarı iki ünlü kahramanını seçmiştir: `Çanakkale Kahramanı` Mustafa Kemal Paşa, `Hamidiye Kahramanı` Rauf Bey (Orbay): nasıl, hiç de fena fikir sayılmaz değil mi?
Nitekim, plan mucibince, bölgelerini tesbit ve teftiş ederek, bu iki lider, daha önce o yörelere gönderilmiş ve görev başında bulunan, iki kolordu kumandanına, Ali Fuat Paşa ve Karabekir Kâzım Paşa `ya (12. ve 15. kolordular) mülâki olacaklardır; zira onlar da plandan haberdar ve uygulamasında vazifelidirler. Öyle de olmuş, Mustafa Kemal Paşa , yolu biraz uzasa da, eninde sonunda Erzurum `a; Rauf Bey ise, Ankara `ya varmıştır.``)
( Tesbit/ 7. ``... hal ve keyfiyet bu merkezde iken, Sultan Vahdettin`in ve Sadrazamı`nın durumdan haberdar olmadığını söylemek, yalnız saflık olmaz; üstelik tarihi tahrif etmek olur; elbette haberdardılar, Sultan Vahdettin tarafından kabul edildiğini, bizzat Gâzi `hatıraları`nda belirtir; belirtir de, iş bu kadarla kalmamıştır.
Bilindiği gibi Mustafa Kemal Paşa, Anadolu `ya 3. Ordu Müfettişi (aslında kumandanı) olarak hareket ediyor; maaşını Osmanlı hazinesinden alacaktır; kısacası Osmanlı devletinin görevli bir askeri; o kadar böyle ki bu, ona verilen `fevkalâde görev dolayısıyla`, Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye tarafından, yetkilerinin nasıl ve ne kadar genişletildiğini, saklamaz; açıkça söyler.
O zaman, sanırım sorulacak soru şudur: muhtemelen Intelligence Sevice `ın malûmatı dahilinde, girişilen bu harekâtta, İngilizler `in birdenbire pirelenmesi ve telâşlanması; Mustafa Kemal `i durdurmak, tevkif etmek gibi rivayetlerin yayılması; acaba gerçekten özel bilgiler edindiklerinden midir, yoksa Paşa`yı halk nazarında büsbütün ulusal kahraman mertebesine çıkarmak için midir?
Her ikisi de, mümkün görünüyor. Gâzi `nin Yunanlıları yenecek kahraman olabilmesi, halk tarafından benimsenmesi için, İngilizler `in ona düşmanlık göstermesi; hatta Padişah `ın onu görevinden alması; etkileyici kurnazlıklardır; öyledir de, İngiliz İstihbaratı `nın Paşa `dan pirelenmesi için, başka nedenler de yok sayılamaz!...
Ne gibi mi?..``)
Ya `Teşkilât-ı Mahsusa` da, işe karışıyorsa?
( Tesbit/ 8. ``... Mustafa Kemal Paşa, maiyeti erkânıyla Bandırma vapurunda giderken; İngilizler, Dersaadet `te İttihatçılar `dan kalma `Teşkilât-ı Mahsusa` bakiyesinin, görevlerini sürdürdüğünden haberdar idiler. Bunun böyle olduğunu anlamak için, örgütün son başkanı olan, Kaymakam (Yarbay) Hüsamettin Ertürk `ün hatıralarını okumak yeterlidir.
Anlaşılıyor ki, Miralay İlyaçef `Yoldaş` -adı başka, ya da bir başka şahıs da olabilir- Rusya `dan, muhtemelen Enver Paşa adına, hem emirleri, hem de `miktar-ı kâfi meblağı` onlara ulaştırmış; `direnişçi` `Karakol Teşkilatı` böylece örgütlenme aşamasına ulaşmış; hatta faaliyete geçmiştir: Dersaadet `in çeşitli semtlerinde, direniş yuvaları kurulmakta, bazı `eylemleri` cephane hırsızlığına, hatta işgal subaylarını öldürmeye kadar uzanmaktadır.. Bu hem Sovyetler `in, hem de İttihatçılar `ın -aslında belki de Almanlar`ın - devreye girme teşebbüslerinin somut işareti sayılamaz mı?
Peki , -Almanlar `a ve İttihatçılar `a olan nefreti ve karşıtlığı bilinmesine rağmen- acaba Mustafa Kemal Paşa , el altından bunlarla işbirliğine girmiş olamaz mı?
Film gittikçe daha gerilimli, daha heyecan veriyor öyle mi? Eski deyimle, `mabâdi Cuma-yı şerife!`
Kaynakça / Cumhuriyet, 10.08.2005
Bu yazı "292" defa okundu.